bu imal şekli uzun süre ingilizlerin sırrı olarak kaldı. ama şiddetle ihtiyaç duyulan bu madde elbetteki günün birinde öteki ülkelere de sızacaktı. halk dilinde zaç yağı diye bilinen bu maddeyi imal eden ilk fabrika 1766'da rouen'de kuruldu. kullanma yerleri gittikçe artıyordu. demire dökerek balonlar için gereken hidrojeni elde ediyorlar ve kibrit imalinde kullanıyorlardı. derken imparatorluk döneminin ablukası gelip çatınca, sicilya'dan gelen bir ithal malı olması nedeniyle görülmemiş bir fiyat yükselişi oldu. bunun üzerine, kükürdün yerini tutabilecek başka bir madde bulma zorunluluğu baş gösterdi.
1810'da peregrine phillips adlı bir ingiliz, kükürtlü anidriti, ispanya'dan getirilen ve tabii demir sülfüründen başka bir şey olmayan piriti platinde ısıtmak yoluyla elde etti. pirit bol bir ham maddeydi; kurşun odalar da artık yeterince geliştirilmiş olduğundan, 1838'den başlayarak bütün sodyum karbonat ve süper fosfatlar talepleri karşılayacak miktarda sülfürik asit imal edilmeye başlandı.
kaldı ki, bu maddeyi arayanlar yalnız leblanc yöntemiyle sodyum karbonat ve suni gübre imalcileri ya da boyacılar ve değerli madenleri işleyenler değillerdi. güçlü ve ucuz bir kimyasal etken olduğundan sayısı gittikçe artan alanlarda bir reaksiyon etkeni olarak da aranmaktaydı. henüz emekleme döneminde bulunan organik kimyada bile belli başlı rol oynamaya başlamıştı.
şeker, eritilmiş domuz yağı, alkol, üre gibi organik maddelerin esrarlı bir "hayat gücüne" sahip oklukları sanıldığından bunlar organik olmayan maddelerden ayrı tutulmaktaydılar. bununla birlikte, kimyacılar bu maddeleri de her türlü analize tabi tutmaktan geri kalmadılar. genç bir fransız kimyacısı "recherches chimiques sur leş corps gras" "yağlı maddeler üzerinde araştırmalar" adlı eserinde (1823) hayvansal ve bitkisel yağların, yağlı asitlerle gliserin bileşiminden meydana gelen kimyasal maddeler olduklarını kanıtladı.
eugene chevreuil (1786-1889) adlı bu genç kimyacı charlemagne lisesinde kimya öğretmeniydi ve vauquelin'in yönetimindeki kimyasal maddeler fabrikasında çalışmaktaydı. 1823'te eserinin yayınlanması üzerine profesör olarak gobelins fabrikasına atandı ve orada yeteneklerinin ürünlerini verme imkânlarını buldu.
yağlı asiti bir bazın üzerine uygulayarak sabun elde ediliyordu. böylece bilimsel bir temel kazanan sabun sanayi, randımanını olduğu kadar ürünlerinin niteliğini ve çeşitlerini de artırdı. baz olarak potası alındığında yumuşak, sodyumu alındığında sert sabun elde ediliyordu. işte bundan sonradır ki, tuvalet sabunları ev ya da sanayi sabunları gibi özel kullanışlı sabunlar imal edilmeye başlandı.
bu çalışmaların ikinci önemli sonucu mumların kalıplanmasında asitstearikin kullanılabilmesi oldu. bu işi gerçekleştirme hevesine kapılan bilgin paris'te bir fabrika açtı. herkes, beyaz ve saydam bir ışık veren o hem süslü, hem ucuz mumlan kapışmaya başladı. gariptir; tatsız bir konu olarak kabul edilen kimya bilimi insanları doyurma işinden sonra öteki alanlara da elini uzatacak kadar yararlı bir bilim dalı haline gelmeye başlamıştı.
ya fotoğrafı? onu insanlara armağan eden de kimya bilimi olmadı mı? bu teknik objektifine kadar her şeyini kimya bilimine borçludur. önce her işe elverişli adi camı gerçekleştirmiş, bundan sonra kullandığı maddelerin bileşimlerini ve oranlarını değiştirmek yoluyla çeşitli niteliklerde camlar meydana getirmiştir. fotoğraf objektifleri, astronomik dürbünler, gözlükler, mikroskoplar, spektroskoplar, jeodezik ve topografik camlar gibi cam ve şişeden çok farklı niteliklerde ve kullanışta gereçler yaratmıştı.
bunların yaratıcıları modern optik camların bulucusu isviçreli pierre-louis guinand (1748-1824), alman cari zeiss (1816-1888) ve ernest abbe (1846-1907) oldular. bunlardan birincisinin torunları paris'te optik araçlar fabrikası kurdu, ikincisi de bilimsel kaliteyi ve üretimi geliştirdi.