aşk konulu şiirler listesi için eklenen 416 entry bulunmaktadır.
 

ve en çok seni özledim ben.
karşı komşunun sokağa çıkacağı zamanı beklemeni.
her teyzeyi annen gibi sevmeni.
sanki ayıpmış gibi kimselere söylememeni.
ve o bisikleti ilk gördüğünde koşuşunu.
yağmurlu bir günde annenin elinden yediğin ekmeği.
islanan sokaklara bakıp duygulanmanı.
yaz akşamlarında oturduğun kaldırımı.
seni bir kez daha görmek isterdim...
hiç konuşmadan..
kısa pantolonlu siyah beyaz halini..
bir lokma boyunu..
diz çöküp yere sımsıkı...
ama çok sıkı sarılmak sana..
göz yaşlarımı omuzlarına bırakıp gitmek istiyorum şimdi
sana kim olduğumu söylemeden, arkama bakmadan
ağladığımı sana göstermeden
seni çok özledim
ama çok özledim
çocukluğum! !

 

anlattıkça kış vuruyor satırlarıma

anlattıkça üşüyor, anlattıkça ısınıyor yüreğim.

bugün sardunyalarım da açmadı
belki de küskün renklere
ellerimde günah gibi yaşayamadıklarım
sensiz soluyorum anlayacağın
mavi mavi ölüyorum
duyuyor musun, orada mısın,
var mısın, yok musun?
bir tek şeyi unutma!

seni sevdim ben.

yanarak, yıkılarak

aklıma her geldiğinde ağlayarak....

 

varlığınla yokluğun arasında kalmayacağım artık, sadece olmayacaksın.
sensiz kalma ihtimali olmayacak aleyhine kurulmuş cümlelerimin sonunda.
belki birkaç satır arasında unutulacaksın bir müddet sonra.
içimden olmayacak, boş bir kağıdın gölgesine sığınmayacak sana sitemlerim.
hani hep kızardın ya konuş konuş konuş derdin, haykırabilir miyim şimdi korkaklığını.
bıraktığın bu mavi düşleriyle avunan yalnızlığı, artık sahiplenilmeyecek olmanın burukluğunu yaşarken, haykırabilir miyim dersin, susar mıyım, gülüp geçer miyim yoksa ?
aslında alıştırmalıyım kendimi hiç dönmeyecekmişsin, dönülmeyecek bir yerdeymişsin gibi farzetmeli, unutmalı. seni hiç tanımamış gibi yaşamımı sürdürmeliyim.
var olduğum her yer aşkın şehri olmalı artık, yeniden sevmenin, sevilebilmenin yeri her yer, zamanı yaşanan ve gelecek tüm zamanlar olmalı benim için.
evet, sayfalardan koparıp bir bir savurmalıyım seni yaşanmış tüm zamanlara, uzaklaşan her adımımla hapsetmeliyim bu anılar sokağına.
kopan takvim yaprakları sensiz geçen günleri saymamalı, bende yokluğunun güncesini tutmayı artık bırakmalıyım.
her yeni güne seni getirmedi diye isyan etmemeliyim.
kabullenebilmeli, hazmedebilmeli, aldırmamalı hatta sana hak verebilmeliyim.
bu satırlarla büyümeye başlamalıyım, sırf seni ve çocuklaşan bir aşkı kolayca unutabilmek için.
zira yoksun. sanki benim hiç senim olmamış, sanki bizi hiç yaşamamışız, sanki aşk denen o hoyrat şarkıyı mırıldanmış ve sonra yarım bırakmışız gibi.
artık yeni bir şarkı söylemenin vakti,
yaşanmışlığına, yitikliğime hiç aldırmadan,
sanki benim hiç senim olmamış gibi...

 

ne güzel şey seni seviyorum demek
sevdiğini söyleyebilmek ne güzel
her baharda gece gündüz her saniye
seni seviyorum
seni seviyorum
seviyorum seni diyebilmek ne güzel

bir kere sevdaya tutulmayagör
ateşlere yandığının resmidir
aşık dediğin mecnun misali kör
ne bilsin alemde ne mevsimidir

çünküsü yok nedeni yok sevmenin
zamanı hiç yok, dakikalar zaman üstü
utangaç bir gecenin kucağında
yağmurlar vuruyor pencereme
aşkın vuruyor kalbimin kıyılarına
gecenin bu çıldırtan yalnızlığında
aşkın ayak seslerinin duyuyorum yüreğimde
ve hasretin içimde
seni seviyorum
sesinin duymak istiyorum uyumadan önce
sabahlara kadar konuşmak
hiç kapatmamak telefonu
aynı düşlere uyumak sonra
ve uyanmak aynı güneşe

bir kere sevdaya tutulmayagör
ateşlere yandığının resmidir
aşık dediğin mecnun misali kör
ne bilsin alemde ne mevsim

 

aşk bir barışma yöntemidir.
karşısındakini anlayacak duru zihin hali ve cesaret ister.
en deli aşkta bile iki kişilik bir denge kurma çabası gizlidir.
toplumun gerdiği ipin üstüne çıkmışsın; aşağıda kalabalık, bağırıyor, çağırıyor, karşı çıkıyor.
kimi yuhalıyor, ipin gerildiği direkleri sallayanlar bile var.
birbirine doğru yürüyen iki sevgilinin dengelerini bozup, ayaklarını kaydırmak, aşktan aşağıya düşüp sakatlansınlar hatta ölsünler diye aşk telinde denge uzmanlığına çıkanlara yapılmadık bırakılmaz.
ateş püskürtülür, taş atılır, laf atılır. bütün ışıklar söndürülür, karanlıkta aşktan aşağıya yuvarlansınlar diye... altlarında ağ varsa, güvenliklerini kaybetsinler diye, onun da ipleri kesilir.
bütün engellemelere rağmen aşk cambazları çıktıkları ipte birbirlerine doğru ilerleyip, kavuşmaya, sarılıp koklaşmaya çalışırlar.
tehlikeli işe soyunmuşlardır.
kavuşup birbirlerine sarıldıktan sonra da engellemeler sürer.
zeki değillerse, kendini sevgiliye adamanın yöntemlerini keşfedemiyorlarsa, yaratıcı bir zihin haliyle her gün kendilerine, yaşama, aşka yeniden başlayamıyorlarsa dengeyi kendileri de bozar.
kimi yuvarlanır, gergin ipin üstünden aşağıya, kafası gözü patlar.
ruhu parçalanır; kalabalığın arasında aşk sakatı olarak dolaşmaya başlar.
yukardakilerin dengesini bozmaya çalışanlara katılır.
bağırır, çağırır, yukarıda tek başına ipin üstünde kalan kıymetlisine laf atar, taş atar, ateş püskürtür.
o da tepe aşağı yuvarlansın, dengeyi kaybetsin ister.
kimi yeniden merdivenlerden ipe çıkıp denge uzmanlığını aşk dedikleri ip cambazlığını, trapez ustalığını baştan keşfetmeyi, becermeyi dener.
bir daha ipe çıkıp sevgiliye doğru yürüyüp dengeyi kurmayı dener.
emek vererek yare kavuşabilmek için bütün gücünü kullanarak aşk cambazlığına soyunur yeni baştan...
bazıları aşağıda kalır, kendisi gibi ipten düşmüş aşkın sakatladığı birini arar.
kimi de hiçbir zaman ipe çıkmaya cesaret gösterememiş birini bulup, çılgın kalabalığa meydan okumanın gereksiz olduğuna kendini ve karşısındakini ikna edip, tehlikesi olmayan yer taklaları atıp, çember çevirip, top atıp tutarak sıradanlığın kuştüyü yataklarına serilir.
kalabalığa meydan okuyup, onların adam yeme, aşıkları ipten, trapezden düşürme ayinlerinden korkmayanlar, özgürlüğün sırrıyla yüz yüze gelirler...
evet aşk cesaret istiyor.
önünü kesenlere baş kaldıracak cesaret...
aşka gönüllerini kaptıranlar, kopacak kıyamete aldırmadan aşağıdakilerin kopardığı gürültüye kulak asmadan dengelerine hayran kalınsın diye ipe, trapeze çıkıp birbirlerine doğru yürüyerek, sallanarak meydan okurlar boşluğa...
meydan okurlar bütün tehlikelere, sıradanlıklara...
eşlerine güvenip boşluğa bırakıyorlar kendilerini trapezden...
boşlukta eller buluşuyor, birbirlerini yakalıyorlar.
aşağıdakiler bağırsa da çağırsa da boşluğa meydan okuma hayranlık uyandırıyor.
alkışlar yükseliyor. bazen partnerinle dengeyi sağlayamayabilirsin ya da kendini ona doğru fırlatırsın tutamaz ya da sen onu yakalayamazsın.
boşluğa meydan okumaya çalışanlar, böyle sonları da bilir.
ama hepimiz bile bile çıkmaz mıyız, aşkın tehlikeli yüksekliklerine?
bu bilinç hali değil mi aşkı vazgeçilmez kılan?
bu bilinmezlik değil mi, insanın ellerini uzatıp karşısındakini yakalamak için kendini boşluğa fırlatmasını sağlayan?
evet aşk iki kişilik bir meydan okumadır.

 
üst bottom