birbirinden çarpıcı dersler barındıran hikayeler listesi

birbirinden çarpıcı dersler barındıran hikayeler listesi için eklenen 10 entry bulunmaktadır.
 
en son bir yetkili düzenledi:

Listelik
sylvester stallone - butkus.

dünyanın en ünlü aktörlerinden sylvester stallone, yüzünün sol alt kısmı felçli doğmuştu. bu yüzden yamuk ağızlıdır, konuşması da düzgün değildir... new york'a geldiğinde kimse ona aktörlükte iş vermedi.. o kadar fakirdi ki köpeğiyle otobüs terminalinde 3 hafta yattı... parası bitince köpeğini tanımadığı bir yabancıya 25 dolara satmak zorunda kaldı.. vurduğu en dip buydu.. bir gün muhammed ali'nin bir maçını izlerken ali ona ilham kaynağı oldu ve rocky'nin tüm senaryosunu 3 günde yazdı... prodüktör buldu, ona 125 bin dolar önerdiler, tek bir sorun vardı; filmde rocky'yi başkası oynayacaktı. kabul etmedi. haftalar sonra ona 325 bin dolar teklif ettiler, ama yine kabul etmedi... en sonunda onun oynamasına izin verdiler, ama 35.000 dolar teklif ettiler ve kabul etti. aldığı 35 bin doların 15 binini köpeğini satın alan adamı bulmak için harcadı ve köpeğini geri aldı... filmde oynattığı köpek butkus kendi köpeğiydi... rocky serisi sylvester'a toplamda 200 milyon dolar kazandırdı...

sizin olandan, hakkınızdan ve hayalleriniz den asla vazgeçmeyin...

 

Listelik
ivan fernandez - değer anlayışı.

bir yarışta (resme bakın), kenya'yı temsil eden atlet abel mutai, bitiş çizgisinden sadece birkaç metre ötedeydi, ancak yarışı tamamladığını düşündü koşmayı bıraktı. ispanyol atlet ivan fernandez tam arkasındaydı ve neler olduğunu fark etti, koşmaya devam etmesi için kenyalı abel’e bağırmaya başladı; ama mutai’nin ispanyolca'nın anlamadığını bilmiyordu. sonra ispanyol atlet onu zafere itti. bir gazeteci ivan'a "bunu neden yaptın?" diye sordu. ivan, "hayalim bir gün bir tür toplum yaşamına sahip olabileceğimizdir" dedi. gazeteci "peki neden kenya'lının kazanmasına izin verdiniz?" ivan, "kazanmasına izin vermedim, kazanacaktı" diye yanıtladı. gazeteci yine ısrar etti, "ama kazanabilirdin!" ivan ona baktı ve cevap verdi, "ama zaferimin değeri ne olacaktı? o madalyanın onuru ne olurdu? annem bunun hakkında ne düşünürdü?" değerler nesilden nesile aktarılır. çocuklarımıza hangi değerleri öğretiyoruz? çocuklarımıza yanlış bir şekilde öğretmeyelim.

 

Listelik
gerçek öğretmen olmak.

adam 48 yıl önceki ilkokul öğretmenini parkta görünce, utanarak yanına yaklaşıp "hocam beni tanıdınız mı?" dedi.

ihtiyar öğretmen: - hayır tanımadım.

adam: - hocam nasıl tanımazsınız!.. ben ilkokul öğrenciniz m....a. hocam sınıfımızda bir arkadaşın saati kaybolmuştu. ben almıştım. siz de "herkes kalksın ve ellerini tahtaya dayasın, arama yapacağım" demiştiniz. ben utanmış ve çok korkmuştum. sizin ve arkadaşlarımın yüzüne nasıl bakacağım diye soğuk terler döküyordum...

sizden bir komut daha geldi. "şimdi herkes gözlerini kapatsın."

ortalarda bir yerdeydim. aranma sırası bana gelmişti. saati cebimden sessizce almış, devamla, aynı sessizik içinde son arkadaşa kadar aramayı sürdürmüştünüz. sonra bizi yerimize oturtup bana ve hiç kimseye hiçbir şey söylemeden saati sahibine vermiştiniz. büyüdükçe içimde büyüttüm bu davranışınızı... hocam ben şimdi 60 yaşındayım. düşünüyorum da şu hayattaki en büyük dersi, o gün sizden almışım. her aklıma gelişinde sarsıldım ve her aklıma gelişinde kendimi sizden kalan erdemin koruyucu gölgesinde hissettim.

“utancı bilerek yaşamak korkunç... daha da korkuncu, bilerek yaşatmak.” der edip cansever. hocam siz bana o utancı yaşatmadınız. yaşasaydım unutur muydum, doğrusu bilmiyorum. ama beni utandırmamanızı hiç unutmadım hocam. şimdi hatırladınız mı beni?

ihtiyar öğretmen yan yana oturdukları bankta öğrencisine yaslanarak:

- o olayı ertesi gün unutmuştum ben. şimdi sen anlatınca hatırladım. sizlere "gözlerinizi kapatın" dediğimde ben de gözlerimi kapatmıştım. o yaştaki her çocuğun düşebileceği yanılgıya düşen öğrencime karşı içimde bir yargı oluşsun istememiştim.

 

Listelik
şermin yaşar - sevgi.

lisedeydim. bir arkadaşım bana bir saat hediye etti, taktım eve gittim, bahçedeyiz… akrabalar var. saat dikkatlerini çekti ben de, “arkadaşımın hediyesi.” dedim. teyzelerden biri;

─ nasıl arkadaşmış o, kimse kimseye durup dururken hediye almaz, bak bana alan var mı? dedi.

insanımızın sevgi anlayışıyla bilinçli olarak ilk o gün yüz yüze geldim. pek çok insana göre, illa bir çıkar, bir menfaat, bir ilişki, bir neden olmalı birbirini sevmek için çünkü. sonraları fark ettim, birini çok seviyorum diyorsun ve bunun karşılığında şunu soruyorlar, “niye?”, “nesini seviyorsun?”. seviyorum yahu, o olduğu için, kalbim öyle dediği için… dikkat edin bizde iki kişi evlenir, birileri çıkar ve ee zengin tabi, ee kız güzel, ee oğlanın kariyeri iyi der ve hemen bir anlam aramaya çalışırlar. onlara göre iki kişinin birbirini gerçekten sevme ihtimalleri yoktur. ben bahçeyi yaparken bir sürü insan, gelip geçerken meyve ağacı dik, dedi. meyvesiz ağaçlar için “ne yapacaksın onu?” yorumu yaptılar. “amma çok çiçek dikmişsin onun yerine sebze bahçesi yap, yersiniz, kışlık koyarsın.” dediler. ve sırf meyvesi yok diye, yiyemiyorlar diye, doğrudan faydalanamıyorlar diye ağaçların kesildiğini çok gördüm. yiyemiyor ya o ağacı, niye sevsinler? çiçekleri yiyemiyor ya, ne yapsınlar güzelliğini? hayvan sevgisini “kurbanda keseriz” diye, doğa sevgisini “meyvesinden hoşaf yaparız” diye, evlat sevgisini “yaşlanınca bize bakar” diye, eş sevgisini “evde bir nefes olsun” diye yaşayan bir sürü insan var. bunların hepsinden çok var ama sevgi yok sevgi, hep ondan oluyor bunlar…

 

Listelik
tolstoy - pahom.

tolstoy’un "insan ne ile yaşar" adlı kitabında, çiftçi pahom’un hazin ve ibretlik öyküsü yer alır. sıradan kendi halinde bir çiftçi olan pahom, daha zengin bir hayatın hayalini kurmaktadır. uzak bir yerlerde, cömert bir reisin karşılıksız toprak verdiğini duyunca, daha çok toprak elde etmek için reise gidip talebini iletir. gerçekten de reis herkese istediği kadar toprak veren cömert biridir. pahom’a “sabah güneşin doğuşundan batışına kadar katettiğin bütün yerler senin fakat güneş batmadan yeniden başladığın yere dönmen lazım.” der. “yoksa bütün hakkını kaybedersin.”

pahom güneşin doğuşuyla beraber başlar yürümeye. tarlalar, bağlar, bahçeler geçer. tam geri dönecekken gördüğü sulak bir araziyi es geçemez. şu bağ, bu bahçe derken bakar ki güneşin batmasına az kalmış. koşar, koşar, ama kesilir takâti. halsiz adımlarla yürümeye devam ederken, pahom’un burnundan kanlar damlamaya başlar. tam başladığı noktaya yaklaşmışken, bir an yığılır yere ve bir daha kalkamaz… reis olanları izlemektedir. çok kereler şahit olduğu olay yeniden vuku bulmuştur. adamlarına bir mezar kazdırır. pahom’u bu mezara gömerler. reis pahom’un mezarının başında durur şöyle der: “bir insana işte bu kadar toprak yeter!”

 
üst bottom