çocuklara aynı ilgiyle yaklaşan amerikalı john dewey, italyan maria montessorive brezilyalı paulo freire gibi bilim adamları okullarda hemen bir değişime gidilmesi yönünde çok daha yoğun bir çaba harcamalarına karşın piaget'nin eğitime katkısı çok daha etkili oldu.
jean piaget'nin çocukların bilgiyle doldurulacak boş çuvallar olmayıp bilginin etkin yapıcıları oldukları, sürekli olarak kendilerine özgü kuramlar yaratıp bunları sınadıkları yönündeki görüşü kuşaklar boyunca eğitimciler tarafından saygıyla karşılandı.
freud ya da b. f. skinner kadar ünlü olmasa da, ruh bilimine katkısı çok daha uzun ömürlü oldu. bilgisayarlar ve internet çocuklara giderek çok daha geniş kapsamlı sayısal dünyalara ulaşma olanağı tanırken, piaget'in öne sürdüğü görüşler çok daha belirgin bir önem kazandı.
piaget, isviçre'nin fransız kesimindeki, şarap ve saatleriyle tanınan neuchatel bölgesi'nde yetişti. babası orta çağ bilimleri profesörü, annesi ise katı bir kalvinist idi.
küçük yaşta doğa bilimleriyle yakından ilgilenen dahi bir çocuktu. 10 yaşındayken gerçekleştirdiği gözlemler yalnızca üniversite kitaplarında açıklamaları bulunabilecek türde çalışmalardı. kitaplık görevlisinin kendisine bir çocukmuş gibi davranmasına son vermek amacıyla albinoz serçelerin görüş gücü üzerine kısa bir not yayımladı ve amacına ulaştı.
doktorasını hayvan bilim konusunda yapan piaget, herhangi bir şeyi kavramanın tek yolunun o şeyin nasıl evrildiğinin anlaşılması olduğunu savunan görüşünü ortaya attı.
ii. dünya savaşından sonra piaget, ruh bilimle ilgilenmeye başladı. zürih'e giderek carl jung'un derslerine katıldı, ardından paris'e giderek mantık ve ruhsal bozukluklar konusunda eğitim görmeye başladı. alfred binet'nin çocuk ruh bilimi laboratuvarında theodore simonile birlikte çalışan piaget, aynı yaştaki parisli çocukların doğru-yanlış seçenekli zeka testlerinde benzer yanlışlar yaptıklarının ayırdına vardı.
onların uslama sürecinden son derece etkilenen bilim adamı çocuğun kafa yapısının özüne inilerek insanın öğrenme sürecinin su yüzüne çıkartılabileceğini öne sürdü. bu arada isviçreli bilim adamları, çocukları oynarken inceden inceye gözleyip kullandıkları sözcükleri ve sergiledikleri davranış biçimlerini kaydetmeye başladılar.
rüzgar nasıl oluşur?
en tanınmış deneylerinden birinde piaget, çocuklara "rüzgar nasıl oluşur" diye soruyor ve karşılıklı konuşma şöyle sürüyordu:
piaget: rüzgar nasıl oluşur?
julia: ağaçlar.
p: nereden biliyorsun?
j: onları kollarını sallarken gördüm,
p: bu nasıl rüzgar oluşturuyor?
j: (elini yüzünün önünde sallayarak) işte böyle. ama onların kolları daha uzun. hem daha çok ağaç var.
p: okyanuslardaki rüzgar nasıl oluşuyor?
j: karadan oraya esiyor. yok, yok. dalgalardan...
piaget, erişkin ölçütlerine aykırı olmakla birlikte, julia'nın görüşlerinin "yanlış da sayılamayacağını", bunların oldukça mantıklı ve çocuğun bilgi edinme sürecine uygun olduğunu gördü. çocuğun bilgisini sınarken "doğru" ya da "yanlış" biçiminde bir ayrıma gidilmesi olayın tam olarak kavranamaması ve çocuğa yeterince saygı gösterilmemesi demekti.
piaget'nin amacı, rüzgarla ilgili sohbetten yola çıkarak, çocukların sözel bir açıklama getirmede erişkinler denli becerikli olamadıklarında başvurdukları yöntemlerle ilgili bir kuram oluşturmaktı.
çocuğa nasıl davranmalı?
kendisi bir eğitimci değildi ve böylesi durumlarda nasıl bir tavır takınılması gerektiği yönünde asla kurallar koyma yoluna gitmedi. gel gelelim, çalışmaları büyüklerin çocuğun davranışlarını hemen düzeltme yoluna gitmelerinin son derece yanlış olabileceğini, onlara kendi kuramlarını oluşturma olanağını tanımanın çok daha yararlı olduğunu ortaya koyuyor.
piaget bu görüşünü belirtirken, "çocuklar yalnızca kendi keşfettikleri şeyleri gerçek anlamda kavrayabilirler. onlara bir şeyleri şipşak öğretmeye kalkıştığımızda, bu şeyleri kendilerinin yeniden keşfetmelerini engellemiş oluruz." diyor.
piaget'in izinden gidenler çocukların, nesnelerin gözden yittiklerinde yok oldukları, ayla güneşin insanı sürekli izlediği, büyük şeylerin yüzdüğü ve küçüklerin dibe çöktüğü türünde ilkel fizik yasalarına sonsuz bir hoşgörüyle yaklaşırlar. einstein, kendi geliştirdiği görecelik kuramının mantığa aykırı gelmesinden olsa gerek, özellikle de piaget'nin yedi yaşındakilerin daha hızlı gitmenin daha çok zaman aldığı konusunda diretmeleri yönündeki görüşünden çok etkilendi.
hemen hemen her eğitimci piaget'nin çocuğun gelişimiyle ilgili olarak öne sürdüğü dört aşamayı (duyumsal devinim, ön-edimsel, somut edimsel ve biçimsel edimsel) ezbere bilse de, onun çok daha önemli görüşleri, belki de eğitimciler tarafından "çok ağdalı" bulunduğu için, pek iyi bilinmez.
bilgi kuramı.
piaget asla kendisini bir çocuk ruh bilimcisi olarak görmedi. onun asıl ilgi alanı, piaget bu konuya el atıp onu bir bilime dönüştürünceye dek, tıpkı fizik gibi felsefenin bir dalı olarak ele alınan bilgi kuramı idi. piaget, bilgiye ulaşmanın birden çok yolu olduğunu ve bunların yargılama yoluna gidilmeden bir düşün adamının titizliğiyle incelendiğini öne süren, bir tür göreli bilgi kuramını oluşturdu.
piaget'den bu yana söz konusu alanın sınırları kadınlara özgü düşünce biçemleri, afromerkezli düşünce biçemleri, dahası bilgisayara özgü düşünce biçemleri gibi konularla daha da genişledi. gerçekten de, yapay zeka ve zekanın bilgi işlem modeli piaget'e sanıldığından çok daha fazla şey borçludur.
piaget'nin geliştirdiği kuramın özünde, çocukların bilgiye ulaşma yöntemlerinin derinliklerine inilmesinin genelde bilginin nasıl oluşup geliştiğine ışık tutacağı görüşü yatmaktadır. bu görüşün gerçekten de bilginin daha iyi kavranmasına neden olup olmadığı ise, piaget ile ilgili her şey gibi, tartışmalı bir konudur.
son on yıldır piaget'nin görüşlerine bilginin beynin içsel bir öğesi olduğu yönünde bir görüşle karşı çıkılıyor. incelikli deneyler yeni doğan bebeklerin piaget'nin çocukların oluşturduklarına inandığı bilgilerin bir bölümüne doğuştan sahip olduklarını ortaya koyuyor. ne var ki, bilişsel kuram alanında piaget'nin günümüzde de dev konumunu koruduğuna inananlar için, bebeğin doğuşta sahip olduğu bilgi ile erişkinlerin sahip olduğu bilgi arasındaki fark öylesine büyüktür ki, yeni buluşlar bu açığı kapatmak şöyle dursun, olaya daha da gizemli bir boyut kazandırmaktadır.