aşk yazıları listesi için eklenen 31 entry bulunmaktadır.
 

gitmek; en kolaydır her zaman için.. kalan düşünülmez bir an bile.. giden mutludur kendince. kalmak; işte budur zor olan.. işte budur işkence!

bir yaşam paylaşacaktık hani birlikte? bin ömür sığdıracaktık birbiri için çarpan iki minik yüreğe.. sözünde durmadın sen! boşluğa haykırılmış yeminlerle, günden güne kuruyan bir demet beyaz gül ile bırakıp gittin beni.. bir veda etmedin bile! bilinmezliğe, yolculuğa çıktın.. hemde bir başına, sessizce..

düşündün mü bir kez olsun arkanda kalanları.? sana armağan edilmiş, ayaklarının altına serilmiş bir canı, koskocaman bir sevgiyi ve bir insanı düşünmedin.. değerini bilmiş olsaydın, sana sunulan bu nimetlerin büyüklüğünü anlamış olsaydın, arkana bile bakmadan, bakmadan gitmezdin öyle!

ne kolaydı değil atılan o ilk adım? umursamazlığını bir cebine, bırakmışlıklarını diğer cebine koyup; öylece, o aydınlığınla, o çıplaklığınla gidivermek.. ne heyecan vericiydi kim bilir senin için!

o çocuksu heyecanla, unuttuğun "suskunluğunu" şimdi çekmecemde saklıyorum. sırf senin için.. belki de benim için bıraktın onu. seni anımsatsın diye.. neden bilmiyorum ama, yine de saklıyorum. belki bir gün lazım olur diye.. şimdi her yanımda cehennem ateşi. ne yana baksam "sensizliğim" dikiliyor karşıma. sadece birkaç resme sinen mutluluğumuz bile silinmek üzere.. birlikte boyadığımız sevgi tablosundaki renkler bile canlılığını yavaş yavaş yitiriyor sanki.. ve şimdi her yanım acıyor. ilaç olsun diye, çekmecemde sakladığım "suskunluğunu" sürüyorum yaralarıma..

günler gelip geçiyor. fakat ne yaralarım kapanıyor, ne de acılarım diniyor.. iliklerime dek işliyor yalnızlık. ve o masallar dolusu canlı ruhumda, senden sonra terk ediyor beni.. engel olamıyorum. sana diyemediğim gibi, ona da diyemiyorum "gitme" diye..

oysa; ne sen mutlusun gitmişliğinle.. ne de ben ölüyorum sanıldığı gibi kalmışlığımla. halen yaşıyorum.

hala sensiz ve dimdik ayakta seni seviyorum..!!!

 

bana kalanı yaşıyorum sevgili.. uzak bir sevda nefeslendikçe içimde, sen görmediğim odaların mavi duvarları arasındasın... aklımda dönen düşten başka bir şey değilsin çoğu zaman; ama o düş, tüm nefeslerime sindiği için yaşamın kendisi oluyor.. ah sevgili sen, yaşamın kendisi oluyorsun.. bana kalanı yaşıyorum sevgili.. sesten, görüntüden yoksun bir hayal olarak koştukça sen gönlümün sokaklarında.. ve artık biliyorum, "seni henüz söylenmemiş sözcüklerle "seviyorum".. bana kalanı yaşıyorum sevgili, dokunuşlardan uzak bir saydam tenli olarak gezindikçe sen başka iklimlerde.. evden çıkasım gelmiyor, sanki seni ardımda bırakıyormuşum gibi hissediyorum.. kapanıp dört duvar arasına, sadece tülleri kıpırdatan uysal esintilerde soluyorum mevsimleri.. şiirler kuruyorum sırça konaklarda; ve içine seni koyuyorum sadece.. bana kalanı yaşıyorum sevgili... sadece harflerden oluşmuş bir beden olarak böylesi vazgeçilmez olmuşken sen yüreğimde... kavuşmayı hayal ediyorum, koşarak boynuna sarıldığımı, beni yıldızlara savurduğunu, oradan başımda yıldız ışıklarından oluşmuş bir taçla aşağı indiğimi; seni sevdiğimi, çok çok sevdiğimi; beni sevdiğini, çok çok sevdiğini; ellerimi tüm kıvrımlarıyla ezberleyebilmek için avucunda sımsıkı tuttuğunu, saçlarımı öptüğünü, alnımı öptüğünü, dudaklarımı öptüğünü; göğsüne yaslanan göğsümde ürkek güvercinlerin kanat çırptığını, el ele istanbul'u yeniden keşfettiğimizi, pierlotti'nin bizi üzerinde taşımaktan gurur duyduğunu düşlüyorum.. ama sonra düşte de zaman geçiyor; ayrılık zamanı geliyor, anlatması güç bir sikinti büyüyor bedenimde.. ben, sana daha kavuşmadım bile; oysa ben o uyanış sonrası yaşanacak ayrılığa yanıyorum.. bana kalanı yaşıyorum sevgili, tüm nefeslerime sinmiş olmanın verdiği gururu ve huzuru taşıyorum içimde.. kare kare resimlerindeki gözlerine bakıyorum, tebessümüne, kaşlarına, dudaklarının kıvrımlarına.. çocuk oluyorum hemen ve defalarca yaptığım gibi bir kez daha ekranı öpüyorum.. seni telaffuzu mümkün olmayan kelimelerle seviyorum sevgili, seni söylenemez kelimelerle seviyorum.. bana kalanı yaşıyorum sevgili, ki o kalan, sensizliğin içine nasıl sığdığını anlayamadığım "sen"dir.. tüm ömrümdesin ve bu rüyanın nasıl biteceğini tam bilemesem de ya da sorgulamasam da hiç bitmesin istiyorum.. hayallerden sıyrılıp, yaşam dediğimiz kısa öykünün iki mesut sevdalısı olalım istiyorum.. öyle tutalım ki ellerimizi hiçbir kuvvet ayıramasın istiyorum.. erkeğim ol, kadının olayım istiyorum.. sevgilin, dostun, eşin, sırdaşın, her şeyin olayım istiyorum.. her şeyim ol, istiyorum.. bana kalanı yaşıyorum sevgili.. sen beni seven olarak baktıkça gecenin karanlık gözlerine; ben her gece, yeni gelecekler kurgularım ikimize ve her gece sımsıkı sarınıp yatarım senin saydam tenine.. bana kalanı yaşıyorum sevgili.. seni yaşıyorum sevgili.. aşkı yaşıyorum sevgili, hayallerde yaşıyorum sevgili.. kendini gizleme yüreğimden, olur mu? seni çok seviyorum sevgili...

 

varlığının canı cehenneme...
bu gece yokluğunun dökümünü yapıyorum. aylar önce sensizliğe yazdığım şiiri okudum, birde dün gece yazdığımı... hiç fark yok... neden azalmıyorsun bende? neden gidişin dün gibi?
neden sana yazdığım her yazı, hep aynı yerde tıkanıyor? ben bugüne kadar kimseyi yokluğunda bu kadar önemsemedim
kimseyi yokluğunda bu kadar özlemedim... ve şuna emin ol; hiç
kimse, yokken bu kadar sevilmedi...
benim karşıma "aşk" diye bu sonucu çıkaran, yarım kalmışlıktan başka bir şey değil, bunun farkındayım..
ama iyi ama kötü, bitmeli her hikaye! sen bitmedin. bitmeyensin..
ayrılığın adını koyamadık sevgilim. işte bu yüzden kopamadık birbirimizden bir türlü.. ben
yarım kalan ve adı konmayan hiç bir şeyi unutmam... unutamam..... içimde sızısı kalır. ya her şey yaşanacağı yere kadar yaşanıp sona ermeli ya da ayrılık söz konusu olduğunda bir daha kimsenin çıtı çıkmamalı!
biz bunu başaramadık, ayrılamadık!
sen yaşanıp da bitseydin eğer hatırıma gelmezdin. seni bu kadar yazılası yapan, yarım kalmışlığındır.. o gecenin sabahında, ayrılığın aklına nereden geldiğini biliyorum...
anlamıştın benim soyut' tutkunu olduğumu... o yüzden gittin kim bilir... sevilmek için, güzel hatırlanmak için, kayıplara karışmayı tercih ettin... haklıydın belki de... olağan hiç bir şeyi sevemedim ben hayatım boyunca.....
herkesin,her an yaşadığı hiç bir şeyi benimsemedim... ben yaşadığım hiçbir aşkı hayatın akışına bırakmadım. bunu yapanlar her zaman kaybeder... zaman denilen kavram düşmanıdır aşkın...
eğer ortada aşk denen bir şey varsa, ne yapıp edip zamanı durdurmalı. biz bunu başaramadık.... oysa bu o kadar zor bir şey değildi sevgili... farklı bir dokunuş, ağızdan çıkan ve bugüne kadar kullanılmamış bir söz yeterdi zamanı durdurmaya..... ben, aşktan söz açıldığında zamanı durduramayan kimseyi sevemedim... ondandır belki de varlığında sevemediğim insanları, yokluğunda düşlemek....

belki de ondandır, yanındayken yüreğinin gurbetine düştüğüm bir sevgiliyi, sılasında özlemek..
yokluğun hiç de adil değil... beni yok ediyor, seni var ediyor sevdiğim.. evet seviyorum seni varlığına rağmen!
üç mevsim değişti bu şehirde ama ben varlığınla-yokluğunun tezatını çözemedim...
artık seni yaşamak istemiyorum! ....
öyle bir sen yarattım ki sen yokken, yaşanıldığı an yitirir anlamını...
sen yokken yarattığım sen, yasakladı sana dokunmamı... sana düşman bir sen
var içimde.... seni senle savaştıryorum, olan bana oluyor...
tam olarak hatırlamıyorum ama uzun zaman önce bir yerden duymuştum bu sözü,
"hani ruhlarimiz öpüşür ya? başkasindayken ağzimiz..." şu an varlığınla yokluğunun tezatını bu şekilde tanımlıyorum, seni senle savaştırırken mağlup olan yüreğime... birkaç ay geçtikten sonra, daha anlaşılır bir tanım bulabilirim elbet ama şimdi gerçek olan bu; ruhlarimiz öpüşüyor sevgilim...
gidişin beni yaralamadı, aksine daha bir sevilir hale geldin...
varlığındaki seni, yokluğundaki sen kadar sevemezdim... "keşke sen yanımda olsaydın, keşke bir şeyler yapıp da seninle zamanı durdursaydık" diye hayıflanmıyorum artık..... her ne kadar adı konmasa da bir kopuşun, her ne kadar vazgeçmeyi beceremesek de, ayrılık ihtiyaçtandır bu hikayede....
yazık! son sözü zaman söyleyecek... yazık! bu sefer hayatın acımasız akışına bıraktık aşkı...
ben senden kalan ayrılığa bile yas tutamıyorum adam gibi! bunu engelleyen senin varlığın...
ben bunca zaman yokluğundaki senle hayatı paylaşsaydım ve böyle bir senle ayrılığı yaşasaydım, hiçbir şiir kolay kolay hayata döndüremezdi beni... işte bu kadar güzeldir senin yokluğun... işte bu kadar
ayrılığına üzülmemi engelliyor varlığın.....
varliğinin cani cehenneme, yokluğunu alma bari.....
ve unutma seninle asla helalleşmiyorum….
varliğinin cani cehenneme!!!

 

beni deli bir sevdaya sürükledin. uzun zamandır hasret kaldığım duygular denizinde yürüyorum şimdi geçmişin karanlığından, adı batasıca acılardan, hiçlik duygusundan ve yalnızlığın hüznünden kurtardın. dünyayı yeniden yaşanır kıldın. hayatıma yeni heyecanlar, yeni umutlar ekledin. hayal etmenin ne kadar güzel bir şey olduğunu öğrettin. teşekkürler sevgilim..

dünyada herkesin bir eşi, bir ruh eşi var biliyorum. kimisi hiç bulamadan göçüp gider hayattan. kimisi şanslıdır, bulur ve mutlu yaşar. bende o şanslılardanım işte. çünkü buldum seni. çıkmasaydın karşıma, hayat boyu sürecek bir arayışın içinde olacaktım. her karşıma çıkana "işte bu o" diye sarılıp yanılacaktım; ama, varsın, iyi ki varsın. teşekkürler sevgilim..

hayatımda ilk kez birine güvenmenin ne demek olduğunu anlıyorum. ilk kez hiçbir kaygı duymadan yaşıyorum aşkı. ihanetlerin, yalanların yer almadığı bir sevda bizimkisi. oysa karşımdakilere her an bir şey yapacakmış gibi bakardım daha önce. yaptılar da.. hoyratça harcadılar duygularımı. güzele dair ne varsa yok ettiler. çaresiz, güvenmeden yaşamayı öğrendim. yüreğimi korumak için öğrenmek zorundaydım. her sevdanın derin bir yara açtığı yüreğimin bir başka darbeye daha dayanacak gücü kalmamıştı çünkü. ve sen, sildin bütün bu kötü anıları. sevdan, insan sevgisini yeniden aşıladı içime. teşekkürler sevgilim..

aşkımızı güzelleştirmek için çabalıyorsun, bu bana onur veriyor. bir aşk için çaba göstermeli. bunun en iyi kanıtısın sen. beyninle, yüreğinle seviyorsun beni. benliğini adadın aşkımıza. bil ki bende öyleyim. biliyor musun, sensiz geçen anları da seviyorum. çünkü sana kavuşma anım daha da yaklaşıyor. her geçen dakika benim heyecanımı daha da arttırıyor. sadece bu heyecan için bile binlerce kez teşekkür etmeliyim sana. teşekkürler sevgilim..

zamanı birlikte ve en iyi şekilde tüketiyoruz. bu kez zaman bizim lehimize işliyor. her anımız unutulmayacak tatlar bırakıyor. birlikteyken huzurun, sonsuz mutluluğun ne demek olduğunu anlıyoruz. öyleyse şükredelim mi allah'a sevgilim? ve asıl bizi buluşturduğu için ona teşekkür edelim mi? sarılalım mı birbirimize hiç ayrılmamak üzere? ve dua edelim mi herkese ruh eşlerini bulsunlar diye? hadi öyleyse!

 

canım acıyordu...
canım acıyordu yine... büyümek belki de buydu gerçekten de...
canımı acıtmaktı... hiçbir şey kolay değildi biliyordum. çaresizdim ve tüm yollar
sana çıkıyordu. kurtulamıyordum. beynim uyuştu sonra... değersizlikler içinde
boğuşuyordum. kendi kendimi yenme savaşına girdim... savaşı ne
kazanabiliyordum ne de kaybedebiliyordum. meğer ne zormuş kendinle
savaşmak... kimi çökertmeye çalışıyordum ki, ya da kimi kazanmak istiyordum?
bendeki o yok olan neydi? bilmiyordum. yaralanmıştım ve büyüyordum yine...
çöküşlerin ardından tekrar kök salıp filiz vermeye başladım. kendim için
yapmıyordum ama bilmiyordum da kimin için kök saldığımı... senin gibi olmamak
içindi belki de tüm gayem ya da kendimi bulmaktı... ne çok hata yapmışım...
büyüyordum ve her şeyde leke vardı. aşk geldi beni sana götürdü. aşk geldi seni
benden aldı. aşk geldi her şeyi lekeledi...
ve ben büyüyordum yine...

 

o'na...
ne dersin?
senden önce ne yapardım ben,bunu hatırlamaya çalışıyorum. hatırlamaya çalıştıkça da kocaman bir boşluğun içine yuvarlanmış gibi oluyorum. senden önce ne yapardım ben?

niye düşündükçe her şey boş ve anlamsız? şaşırıyorum çünkü bir insanın hayatını bir başka insan nasıl bu kadar değiştirebilir ki? sen olmadan önce anlamsız mıydı hayatım? değildi elbette. belki hayatıma seninle birlikte yüklenen anlam, daha önce yaşanan her şeyi silip götürdü... ne dersin?

doymak bilmeyen bebeklerin annesini gözlemesi gibi gözlüyorum bende seni. sürekli senden gelecek bir haberi bekler durumdayım. zamanı seninle nasıl geçireceğimi hayal eder durumdayım.

ne yaptın bana bilmiyorum. aşksa aşk, sevdaysa sevda. daha önce de yaşadım en koyu aşkları.. ama bu başka bir şey. hani aşktan da üstün diyeceğim, bir türk filminin kavuşamayan iki kahramanı gibi olacak. bu da değil.

senden önce nasıl mutlu olurdum ben? neler sevindirirdi beni? yine aynı kitapları okurdum, yine aynı müzikleri dinlerdim. ama senden sonra sanki hayatımda ilk kez müzik dinliyormuşum gibi geliyor. ilk kez bir kitabı elimden bırakmadan her satırını beynime kazıyarak okuyorum...

ansızın hayatıma girdiğin o andan öncesi yok.. daha ne olduğunu anlayamadan birdenbire doldun içime.. teslimdim artık sana, yüreğimle.. bedenimle.. ruhumla teslimdim. varlığınla hayatımı değiştirmene seviniyorum; ama, senden öncesini hatırlamayan ben gidersen ne yapacağım? ya her şey tıpkı hayatıma girişin gibi yarım kalırsa? gidersen ve ben yarım kalırsam her şey yabancı gelecek bana. her şeyi yeniden öğreneceğim. üstelik öğretmenim de olmayacak. bunu yapabilir miyim bilmiyorum. düşüncesi bile ruhumu karartıyor. senden önce ne yapardım ben? nasıl mutlu olurdum? ya gidersen? nasıl yaşarım ben senden sonra?
söylesene sevgili... ne yaptın bana?....
mehmet coşkundeniz

 
üst bottom