ahmet oktay şiirleri listesi için eklenen 13 entry bulunmaktadır.
 

usandım taş basması günler yaşamaktan
yalnızlığımı büyütüyorum korkunç
yani bağırmak sana sulardan.

her gün yeniden ölmek
elinden karanlık adamların
yalanla, ekmekle, silahla.

üstümüze bakarken çağlar
her çocuk başı okşadığımız
suçlu bizmişiz gibi
büyüyor avcumuzda.

gözlerinde bile
deniz dibi gözlerinde ölüler
askerler ve gemiciler halinde.

ihtiyar yüreği toprağın
buğdayı, elması
korkuda.
suskunluğum, utancım büyük
sıkıntım kara.
gel dağıt mavini
kör kuyular uykuma.

 

yazdı gözlerimi yumduğumda, öğle sonrası;
dayımdı dutu silkeleyen, çarşafın dört ucunda
dört kadın; herhalde komşu kızları;
dedem de su çekiyordu kuyudan,
hamidiye'nin güvertesindeydi sanki,
oysa abdest alacaktı birazdan.

ah! sonsuz biçimler veren bize
bellek ve zaman.

 

pancurları dövdü tüm gece yağmur,
şafakla açtım; dupduruydu gök.
çektim içime güllerin kokusunu,
çoktan kesilmişti karşı koruluk
yine de bekledim bülbül sesini.

kim bildi ki sözlerin imlemini?
gözaltında olduğumuz koğuşta,
son firarda da enselenen mansur
şöyle demişti sıtma nöbetinde:
"nerede benim eski nefti kaputum?"

unutmam, haziran'dan gün almıştık,
ürkmüştüm güllerin cuntasından:
sözleşmiştim okuldaşım mehmet'le;
sancır yüreğim hala, tutuklanmış
bana cemiyetin asıllarını
verdikten az sonra gençlik parkında.

bugün anneler günüymüş. yıl olmuş
şuramda pıhtılaşan yara. bir gül
aldım, zifiri çingene kızından;
savurdum komşu köşkün terk edilmiş
bahçesine. "yeşert" dedim her yeri.

 

bir kahkahayla silkindim
dalıp gittiğim mektuptan;
yaşam hep böyle uyarır bizi,
katıksız neşeye dönüşür
altuni bir sesle
en derin kederler;
mutlu bir düşteymiş gibi
zamanın dibinden gülümser,
artık yanaklarından öpemeyeceğimiz
sevgili yüzler.

budur odaya süzülen mehtabın,
kurumuş eski çeşmenin
açıklayıp durduğu bilgelik ve giz

sevinç de olgunlaştırır kalbi
acı ve ayrılık gibi;
süzülüp dibe çökeldikçe anılar
anlarız ki
çürüme ve tohum süreçtirler.

yine de yetmez zaman
gecenin ve kitapların söylediğini çözmeye,
kaç kent, kaç aşk terk edilmiştir;
sinmiştir ölümler
satırlara bir koku gibi;
hep bir şeyler kalmıştır geride
asla unutmak istemediğimiz

yüzyıllar içre konuşur farklı yazılar,
solar, yıpranır meşin ve parşömen
bellekte kalır o bengi iz.

 

bir yalnızlık büyütürdüm saksıda
kalandı çok eski günlerden
bir bana yetsin, hıncımı arttırsın
aşkımı pekiştirsin diye sevince.
günüydü, gelip durdu hüznümün önünde
gidilmemiş bir saklı deniz sandım.

kıpırdamazdı yapraklar geceyle
tüketirdi çiçeği, kuşu sevdiremeyen konyak
bana neydi gülmeler, şarkılar
otobüs durakları, alandaki kalabalık
geldi durdu, alana merhaba dedim.

bir göz bozgundur yerine göre
vururdu pencereme rüzgar,
ben hep öyle bir gözdüm
çığlığını kendine saklayan.
düş kurmazdım, beklemezdim şurada burada,
çiçek demetleri, bisikletler geçmezdi
apansız geliverdi sokağıma.

hıncım bana kalsın gayrı
sen yalnızlığımı götür.
bana çay demlemeyi öğret
elimi yüzümü yıkamayı,
ağzıma rakı koydurma.
hıncım bana kalsın diyorum
çünkü ben bu kenti kendimde büyüttüm
bir barbarın vahşi ateşiyle,
çünkü yapılarının taşında onulmazlığım
çünkü şarkılar kanımın bedeli.

en sevdiğim kelimeler gibisin
örneğin öfke gibi
hani bir zamanlar
dağda ve sokakta açan.
örneğin umut gibi
günde, gecede yitip durduğumuz
zeytin dalını dal eden.
örneğin aşk gibi
denizlerin üzerinde yürüten.
örneğin kavga gibi
yüreğimi sıkı, saçlarımı kara tutan
kayaları yumuşatan kavga gibi.

denizler benim kadar kıpırdayamaz
bak şimdi parklardayım
bir çocuğun menevişli gözlerinde.
hüzünleri bırakmanın günü
günü çığlığı olmak dünyanın,
hüznümü iki kat ediyor ama
gecede alnıma dayalı alnın.

 

Bu listeler ilginizi çekebilir!

üst bottom